Güvenlik konsepti ile tanınan İsrail, son günlerde karşılaştığı tehditler ve uluslararası ilişkileri ile dikkat çekiyor. Ülkenin savunma sistemlerinin bel kemiğini oluşturan Iron Dome (Demir Kubbe) gibi füze kalkanları, artık zor bir dönemden geçmekte. Özellikle ABD’nin son dönemlerdeki politikaları ve destek eksikliği, İsrail’in güvenlik stratejilerini ciddi anlamda sorgulatmaktadır. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Benjamin Netanyahu’nun uluslararası diplomasi çabalarıyla birlikte, çeşitli senaryolar ortaya atılıyor. İşte İsrail’in füze kalkanlarının eridiği o kritik 10 gün ve arka planındaki detaylar.
İsrail’in iç ve dış güvenliği, büyük ölçüde ABD’nin askeri yardımları ve stratejik destekleri ile şekillenmektedir. 2020’de yıllık 3.8 milyar dolarlık bir askeri yardım alan İsrail, bu yardımları füze savunma sistemleri, hava kuvvetleri ve deniz kuvvetleri teçhizatlarını modernize etmek için kullanmaktadır. Ancak şu anki durum, bu desteklerin ne denli hayati olduğunu gözler önüne seriyor. Amerikalı yetkililerin son dönemdeki tutumu, İsrail’in füze kalkanı sistemine olan bağlılığını sorgulattı. Ülkeler arası ilişkilerde dent başka bir boyut kazanan bu durum, bölgedeki güvenlik dengelerini doğrudan etkiliyor.
Demir Kubbe, İsrail’in en önemli hava savunma sistemlerinden biri olup, kısa menzilli tehditlere karşı koruma sağlamak amacıyla geliştirilmiştir. Ancak sistemin etkinliği, sadece teknolojik yeterlilikle değil, aynı zamanda destekleyici unsurlarla da doğrudan ilişkilidir. ABD’den gelecek güçlü bir destek, Demir Kubbe sisteminin sürekli olarak en güncel hale getirilmesi ve bakımının sağlanması için kritik öneme sahiptir. Düşük maliyetli ve hızlı yanıt verme kabiliyetine sahip bu sistem, her ne kadar tam anlamıyla etkili olsa da, desteklenmediği sürece sürdürülebilirliği tehlikeye girebilir. Maalesef, son günlerde yaşanan gelişmeler, bu çok kritik sistemin karşılaştığı sorunları daha da derinleştirdi.
ABD’nin yardımlarının azalmasıyla birlikte, F-35 savaş uçakları ve diğer savunma ekipmanlarının alımında da zorluklar yaşanabilir. Özellikle, İran gibi düşman ülkelerin saldırgan tavırları dikkate alındığında, İsrail’in yalnız kalması halinde ne tür tehditlerle karşılaşabileceği endişe verici bir durum olarak öne çıkıyor.
Son günlerde ABD yönetiminden gelen mesajlar, İsrail’in güvenlik ihtiyaçlarını karşılama konusundaki belirsizliğe işaret ediyor. Ülkeler arası diplomatik ilişkilerde yaşanan olumsuz gelişmeler, İsrail’in savunma sistemlerinin geleceği üzerinde ciddi bir tehdit oluştururken, bu durumun bölgedeki diğer ülkeler ile olan ilişkileri nasıl etkileyeceği de merak ediliyor. Örneğin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile olan normalleşme sürecinin nasıl devam edeceği, doğrudan bu senaryolardan etkilenecek.
Sonuç olarak, İsrail'in füze kalkanı sistemlerinin durumu, sadece bir askeri mesele olmanın ötesinde, uluslararası ilişkilerde de önemli bir dönüm noktası niteliği taşıyor. ABD’nin desteği olmadan geçireceği bu 10 gün, İsrail’in güvenliğinin yanı sıra, Ortadoğu’daki güç dengelerini de değiştirme potansiyeline sahip. Gelecek günlerin bu bağlamda ne getireceği merakla bekleniyor. Uluslararası güvenliği tehdit eden bu gelişmeler üzerine, dünya genelindeki askeri stratejistlerin ve güvenlik analistlerinin dikkatle izlediği bir süreçten geçiliyor. Dolayısıyla, sadece İsrail’in değil, tüm bölgenin güvenliği için bu durum önemli bir kırılma noktası olabilir.