Son günlerde Orta Doğu'daki gerilim tırmandıkça, bölgedeki savaşların ve hava saldırılarının sivil yaşam üzerindeki etkileri giderek daha fazla gündeme gelmeye başladı. Türkiye'nin eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın ardından, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da uluslararası kamuoyuna çağrı yaparak İsrail'in Suriye'deki hava saldırılarına son vermesi gerektiğini vurguladı. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın da konuya değinmesi, Türkiye’nin bu soruna nasıl yaklaştığını daha net bir şekilde ortaya koyuyor. Ancak, bu konuda en dikkat çekici açıklamalardan biri, Keçeli'nin yaptığı basın toplantısında ortaya kondu.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın Suriye'deki son gelişmelere dair yaptığı açıklamalar dikkat çekerken, Kılıçdaroğlu'nun kendi açılımları da gündemi sarstı. Yerlikaya, "İsrail’in Suriye topraklarındaki hava saldırıları sivil halkı hedef almakta ve bölgedeki istikrarı ciddi şekilde tehdit etmektedir." diyerek durumu eleştirdi. Yerlikaya'nın ardından Keçeli'nin de sıklıkla gündeme getirdiği bu konu, halk arasında büyük bir infiale yol açmış durumda. Türkiye’nin bu noktada attığı adımlar, hem ulusal güvenlik hem de insani yardım açısından büyük önem taşıyor.
Keçeli, Suriye'ye yönelik hava saldırılarının arka planındaki etkenleri de detaylıca değerlendirdi. Sözlerinin devamında, "Israil, Suriye’deki bu saldırılarıyla bölgedeki güç dengesini değiştirmeye çalışıyor. Ancak bu durum, yalnızca Suriye’yi değil, tüm komşu ülkeleri de olumsuz etkiliyor." dedi. Keçeli'nin açıklamaları, uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeyi amaçlamaktadır. Keçeli ayrıca, "Bölgedeki barış için bir an önce bu saldırılara son verilmesi gerekiyor." ifadesini kullanarak, uluslararası toplumun üzerindeki baskıyı artırma çağrısında bulundu.
Keçeli’nin sözleri, uluslararası toplumun bu saldırılara karşı nasıl bir tutum alması gerektiği konusunda da tartışmalara yol açtı. Birçok ülke, İsrail’i belirli bir noktada uyarırken, bazıları ise sessiz kalmayı tercih ediyor. Keçeli, "Barışın sağlanması için uluslararası toplumu harekete geçirmeliyiz. Savaş değil, barış istiyoruz." dedi. Suriye’deki savaşın geride bıraktığı yıkım ve sivil kayıplar, insani açıdan yaklaşıldığında katlanılmaz bir boyuta ulaştı. Keçeli, dünya genelinin bu duruma kayıtsız kalmaması gerektiğini belirtti. "Savaşa karşı durmak, sadece bir ülkenin değil, tüm insanlığın görevidir." vurgusu yaptı.
Medya aracılığıyla yaptığı açıklamaları geniş yankı uyandıran Keçeli, Türkiye’nin de bölgedeki barış çalışmalarında aktif rol oynaması gerektiğinin altını çizdi. "Koalisyon güçleri ve Birleşmiş Milletler, bu saldırılara derhal son vermeli ve Suriye’ye insani yardım ulaştırılmasını sağlamalıdır." diyen Keçeli, artık beklemenin mümkün olmadığını ve acil adımlar atılması gerektiğini ifade etti.
Savaşların getirdiği acıların ortadan kaldırılması, sadece silahlı çatışmaların bitirilmesiyle mümkün değildir. Barış içinde bir yaşam sağlamak için, sosyal, ekonomik ve siyasi istikrarın sağlanması da elzemdir. Keçeli, "Hava saldırıları durdurulmalı ve savaşın sona ermesi için gereken diplomatik adımlar atılmalıdır." dedi. Bu açıklamalar, Türk halkının İsrail’in Suriye’deki hava saldırılarına yönelik tutumunu daha da netleştirdiği gibi, diğer ülkelerin de bu konuda nasıl bir tutum sergilemesi gerektiği üzerinde düşünmeye yönlendirdi.
Sonuç olarak, Keçeli'nin yapmış olduğu bu açıklamalar, yalnızca Türkiye’nin değil, tüm Orta Doğu’nun barış süreçlerine dair büyük bir uyanış yaratabilir. Savaşın getirdiği acılar hâlâ tazeyken, sivil halkın korunması ve barış içinde bir gelecek için direnmek her zamankinden daha önemli. İsrail'in Suriye üzerindeki hava saldırılarına karşı sesini yükselten Keçeli, uluslararası kulelerin bu duruma kayıtsız kalmaması gerektiğini bir kez daha hatırlatmış oldu. İnsanlığa düşen görev, barış için birlik olmak ve savaşa karşı durmaktır. Öyle görünüyor ki, bu çağrı, yalnızca uluslararası liderlere değil, tüm dünya halklarına da hitap ediyor.