Son yıllarda, Suriye iç savaşı ve bu savaşın uluslararası aktörler üzerindeki etkisi önemli gündem maddelerinden biri oldu. Özellikle Rusya'nın bu süreçteki rolü, dünya genelinde büyük bir dikkat çekiyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Beşar Esad'ı Suriye'den vazgeçirmemesi, birçok açıdan okunabilir bir durum sunuyor. Peki, bu stratejik kararın arka planında neler yatıyor? Bu yazıda, Putin'in Esad'a olan desteğinin sebeplerine ve Suriye'deki güncel duruma derinlemesine bir bakış sunacağız.
Putin'in Esad'a olan desteğini anlamak için, öncelikle iki liderin ilişkisine ve ortaklıklarının tarihi arka planına bakmak gerekiyor. Suriye, Rusya için hem stratejik bir müttefik hem de Orta Doğu'daki etkisini artırması açısından önemli bir ülke. Suriye'deki askeri varlığı, Rusya'nın yalnızca bölgedeki çıkarlarını korumakla kalmıyor; aynı zamanda Soğuk Savaş sonrası elde ettiği jeopolitik avantajları da perçinliyor. Rusya'nın Akdeniz'de, Tartus ve Lazkiye gibi limanlara sahip olması, askeri ve ekonomik açıdan büyük bir önem taşıyor.
Bu bağlamda, Obama yönetimi döneminde başlayan ve Trump döneminde devam eden Suriye üzerindeki Batı baskısı, Rusya için bir fırsat olarak değerlendirildi. Batılı ülkelerin Esad karşıtı tavrı, Rusya'yı Esad’ın yanında durmaya zorladı. Zira Esad'ın düşmesi durumunda, Rusya'nın Suriye üzerindeki etkisi büyük ölçüde azalacak ve bölgedeki askeri varlığı tehlikeye girecekti. Nitekim, 2015'ten bu yana süren Rus hava operasyonları, Esad yönetimini ayakta tutmada kritik bir rol oynadı.
Putin'in Esad'a olan desteğinin bir diğer önemli nedeni, uluslararası politikanın dinamiklerinden kaynaklanıyor. Rusya'nın Suriye'deki etkinliği, yalnızca bir ülkenin iç işleriyle ilgili değildir; bu durum, Asya, Avrupa ve Orta Doğu'daki güç dengelerini de etkiliyor. Putin, Suriye'deki varlığı sayesinde, Batı'nın Orta Doğu'daki etkisini dengelemeye çalışıyor. Özellikle ABD'nin bu bölgedeki askeri varlığı, Rusya için bir tehdit oluşturuyor. Dolayısıyla, Suriye'deki Esad yönetimi, Rusya'nın bölgedeki stratejik hesaplaşmalarında önemli bir taşıyıcı rol oynuyor.
Diğer yandan, Rusya'nın Esad’ı bırakmaması, İran ile olan ilişkilerini de güçlendiriyor. İran, Suriye'de güçlü bir müttefik olarak ön plana çıkıyor ve Şii ekseninin güçlenmesi, Ortadoğu'daki dengeleri değiştirebilecek potansiyele sahip. Putin ve Esad arasındaki ilişki, yalnızca ikili bir dayanışma değil, aynı zamanda İran ile de bir işbirliğine dönüşebiliyor. Bu durum, bölgedeki mezhepsel çatışmaların derinleşmesine ve Batı'nın çıkarlarının tehdit altına girmesine neden oluyor.
Sonuç olarak, Putin'in Esad'a verdiği destek, çok katmanlı bir stratejinin parçasıdır. Savaşın devam etmesi, Rusya'nın Orta Doğu'daki etkisini sürdürmesi açısından elzem hale geliyor. Dış politika arenalarında karşı karşıya gelen çıkarların, Suriye gibi karmaşık bir bölgede nasıl şekillendiğini anlamak, uluslararası ilişkiler bağlamında büyük bir önem taşımaktadır. Dolayısıyla, Putin’in Esad'ı Suriye'den vazgeçirmemesi ve her türlü mücadeleyi sürdürmesi, yalnızca iki liderin ilişkisi değil, aynı zamanda küresel güç mücadelesinin bir yansımasıdır.
Suriye'de yaşanan gelişmeler, dünya genelinde ülkelerin politikalarını etkilerken, yeni stratejilerin de gündeme gelmesine yol açıyor. Sadece Rusya değil, tüm uluslararası toplum Suriye'deki dengeyi izlemeye ve kendi çıkarlarına göre yorumlamaya devam ediyor. Bu karmaşık durum, Suriye'nin geleceğini belirlerken, aynı zamanda küresel barışın sağlanması için de kritik bir eşik oluşturacak gibi görünüyor.